Kuşak, Türk Dil Kurumu’na göre yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğu olarak tanımlanır. Tüm dünyada her saniye yeni bir gelişme ve olay olduğu düşünüldüğünde insanların kuşak algısı gittikçe değişiyor ve şu an altı kuşakla beraber yaşadığımızı düşünebiliriz.
Kuşak kavramı, ilk olarak ‘’Sessiz Kuşak ‘’ olarak adlandırılan 1925-1945 yılları arasındaki ikinci dünya savaşını ve ekonomik buhranını yaşamış “Gelenekselci” nesil ile ortaya çıkıyor. Aslında bu nesil günümüzde büyükanne ve büyükbabalarımız ile temsil edilen kuşak diyebiliriz. Ciddi yokluk çekmiş olan bu nesil çok çalışarak başarı güç ve sosyal konum elde etmek için büyük mücadele örneği gösteriyor. Büyüklerimizin bize çok çalışmayı öğütlemesi işten değildir aslında çünkü onlar bu dönemde büyümüş, kişilikleri bu dönemde oturmuştur, “Çok çalışan çok kazanır.” düşüncesi dönemin mottosudur. Uyumlu, kanaatkar, çalışkan ve tutkulu, otoriteye saygılı bir nesildir.
Ardından gelen kuşak ise “Baby Boomers” kuşağını, 1946-1964 yılları arasında doğan kişiler oluşturmaktadır. II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasındaki nüfus patlaması yıllarında doğan nesiller bu kuşağı ifade eder. Sadakat duyguları yüksek, kanaatkâr ve aynı zamanda bir yerde uzun süre çalışabilen bir yapıya sahiptirler. Teknolojinin kimine yakın kimine göre ise uzak olduğu söylenebilir. İşkolik ve bencil gibi bazı olumsuz sıfatlara maruz kalan bu kuşak zor işe ve uzun saatler çalışmanın önemine inanan, kendi kendilerini motive edebilen ve takdir edilmekten hoşlanmayan bir yapıya sahiptir. Maaş öncelikli tercihleridir.
Diğer kuşağımız ise 1965 ile 1979 yılları arasında doğanların kuşağı: X Kuşağı. Dünya’nın petrol krizini, Türkiye’nin ise sağ sol çatışmalarını yaşadığı yıllar… Aidiyet duygusu güçlü,otoriteye saygılı, sadık ve çalışkanlığın önemli olduğu bir kuşaktan bahsediyoruz. Çocukken teknolojiyle içli dışlı olmayıp hayatlarına teknolojiyi sonradan entegre eden kuşaktır aynı zamanda. Bir önceki kuşağın beklentilerine göre çok daha talepkar olan bu kuşak adaptasyon yetileriyle girişimcilik kavramının da gelişmesine katkı sağlayıp girişimciliğin bir kariyer planı olarak düşünülmeye başlandığı Y kuşağına zemin hazırlamışlardır.
4.kuşağımız ise iş hayatının yeni yönetici adayları, Y kuşağı. Dijital medyanın cazibesiyle büyüyen ilk kuşak olma özelliğine sahip Y kuşağının hangi tarihleri kapsadığı konusunda bazı fikir ayrılıkları olsa da genel olarak 1980-1999 aralığı yaygın kabul görür. Bu kuşağın üyelerinin üçte ikisi, beş yaşından önce bilgisayarla tanışmıştır, bu nedenle teknolojiyle tek parça olabilen ilk kuşaktır. Özgürlüğüne düşkün, kolay adapte olabilen, çabuk vazgeçen, iyi eğitimli, otoriteye meydan okuyan, takım çalışmasını seven, katı mesai saatlerine karşı çıkan ve bilgisayarlarıyla kafelerde, evinde, dünyanın herhangi bir yerinde çalışmayı tercih eden bir kuşaktır. Tam da bu özelliklere parallel olarak kurumsal şirketlerin kurallarına bağlı kalmaktansa kendi işini kurmayı tercih eden, start-up düşüncesinin sıkı takipçisi bir kuşaktır.
Z kuşağı ise, 2000-2009 yılları arasında doğanları kapsamakla beraber, anne karnında teknoloji ile tanışan kuşaktır. Uzaktan da ilişki kurabildikleri için yalnız yaşadıkları ve yaşayabilecekleri savunulmaktadır. Aynı anda birden fazla konu ile ilgilenebilme becerilerini geliştirdikleri söylenebilir.
Son olarak literatürümüze yeni yeni giren ve son zamanlarda konuşma konusu haline gelen alfa kuşağından bahsedelim. Alfa kuşağı 2010’dan sonra doğan kişiler için kullanılırken genel özellikleri konusunda araştırmalar devam etmektedir, net bir portre çizmek şu an için çok mümkün olmasa da teknolojiyi fizyolojik ihtiyaç kategorisine indirgeyen; din,toplum, beraber yaşama, giyim, çalışma ortamı vb. konularda devrim yaratabilme gücüne sahip oldukları öngörülüyor.
Tüm bu kuşakları ve özelliklerini düşündüğümüzde beraber yaşamak, kuşakların birbiriyle anlaşabilmesi her ne kadar zor gelse de çevremizdeki insanlarla iletişim kurarken, iş ortamında, ailemizle vakit geçirirken onların üyesi oldukları kuşağın genel özelliklerini de göz önünde bulundurmak, beraber ve uyumlu yaşamanın en önemli anahtarlarından biridir. Özellikle Y kuşağı ve sonraki kuşakları anlamak, isteklerini ve yönelimlerini analiz etmek ise geleceğe giden yolda ilk basamak sayılabilir.