Tarihte yeni geliştirilen bilgisayar teknolojileri insanlık tarihinin akışını değiştiren ve hayatlarımızı yeniden şekillendiren süreçlerin başlangıcı olmuştur. Bugün sizlere bu süreci tekrar başlatacak teknoloji olan kuantum bilgisayarlardan söz etmek isterim.
Bilinen ilk programlanabilir bilgisayar 19. Yüzyılda Charles Babbage tarafından tasarlanmıştır. Analitik makine adı verilen bu makine elektronik bir cihaz değil, tamamen mekanik bir makine olmasına rağmen teoride hesaplanabilir her fonksiyonu hesaplayabilecek güce sahipti.
Babbage’ın tasarımından yola çıkılarak tasarlanan mekanik analog bilgisayarlar dünya savaşlarında askeri silah sistemlerine ilişkin hesaplamalarda ve şifreli mesajların çözümlenmesinde kullanıldı. Daha sonra geliştirilen elektronik bilgisayarlarsa, analog bilgisayarlarla mümkün olmayan hesaplamaları mümkün kılacak bir verimliliği mümkün kıldı. Tarihteki ilk elektronik bilgisayar olan ENIAC 30 ton ağırlığındaydı ve 167 m2 genişliğinde bir alanı kaplamaktaydı.
İcat edildiği günden beri dijital bilgisayarlar yaşamımızın her noktasına dokunur bir hale geldi ve yaşadığımız bu dijital dönüşüm henüz tamamlanmış değil. Her ne kadar cebimize sığacak kadar küçülseler ve hava durumunu dahi hesaplayabilecek işlem gücüne sahip olsalar da günümüzde kullandığımız dijital bilgisayarlar çalışma prensipleri dolayısıyla bazı limitlere sahipler.
Bugün geliştirilen kuantum bilgisayarlarsa, kuantum fiziğinin sağladığı bazı esnekliklerden yararlanarak bu limitleri çok yakında aşabilecek hale gelecekler.
Kuantum bilgisayarlar, süper pozisyon ilkesi sayesinde oluşturulabilen ve alışılagelmiş dijital bilgisayarlardan farklı olarak aynı anda birden fazla durumda bulunabilen qbitler sayesinde bugüne kadar kırılamaz kabul edilebilen şifreleri çözebilir duruma gelecek. Bu durum şu an bankacılıkta, e-posta hizmetlerinde, internet alışverişlerinde kullandığımız şifreleme yöntemlerinin baştan tasarlanması gerekliliğini doğuracak ve bizleri alıştığımız güvenli iletişim sistemlerini baştan değiştirmeye itecek.
Fakat kuantum bilgisayarlar bu sorunu çözebilecek başka bir teknolojiyi de barındırabilecek durumda. Kuantum dolanıklık ilkesini kullanan kuantum bilgisayarlar uzak mesafelerden birbirleriyle güvenli bir şekilde şifreli iletişim kurabilecekler. Günümüz bilgisayarlarıyla mümkün olmayan kuantum düzeyindeki simülasyonlar kuantum bilgisayarlar sayesinde gelecekte mümkün olacak ve bu sayede moleküler düzeyde proteinleri incelemek mümkün olacak.
Bu teknoloji kuantum modellemeleri mümkün kılarak nasıl tedavi edilebileceğini bilmediğimiz hastalıkların çözümlenmesine ve fiziğin bugün çözemediği problemlerine ışık tutulmasına yardımcı olabilir.
Halihazırda kısıtlı test uygulamaları üniversiteler ve start-uplar tarafından geliştirilen kuantum bilgisayarlar, yakın zamanda hayatımıza girecek ve tarihte dijital bilgisayarların yaşattığı dönüşüme benzer bir süreci başlatacak. Bu bağlamda dijital dönüşümün bir sonraki dönüm noktası olan kuantum bilgisayar teknolojisini yakından takip etmek ve teknolojinin geliştirilmesi sürecine dahil olmak, bir sonraki dijital dönüşümde ülkemizin öncü olmasının önünü açacaktır.